Komalen Jinen Ciwan

Sima Çırav’ın Kaleminden

Dişil enerji nedir? Dişil enerjiyi yükseltmenin 8 yolu - All Magazine

 

Dengesini bulan kadın enerjisi hayatı dengede tutar

Bilinen ve halen bilinemeyen yanlarıyla hayat dediğimiz şey salt üzerinde yaşadığımız dünya ile sınırlandırılamaz. Ve hiçbir şey biz var olduğumuz için var olmaz. “Onlar” var olduğu için biz varızdır. Tespit edilebildiği kadarıyla hiçbir şey birbirinden bağımsız değildir. Her şey arasında bir sebep ve neden ilişkisi bulunur. Bu, evrenin temel felsefik ilkesidir. Evrende bulunan her şey birbiriyle ilişki, çelişki ve birlik içerisindedir. Dengesini zıtların uyum ve ahenginde bulur. Evrenin bir parçası olarak biz de hep bir uyum, ahenk ararız. Zıtlıklarımızla, çelişkilerimizle, komple bir yaşam için çabalar, didiniriz. Bazen zıtlıklarımızdan, çelişkilerimizden doğan büyük çatışmalara gireriz. Tıpkı engin sularda dev dalgalarla boğuşan bir sörfçü gibi, ölecekmiş gibi oluruz. Ama dalgalarla mücadele, içsel direnç, bizi kıyıya vurduğunda bulanık görüşümüz yeniden aydınlanır, bakış açımız netlik kazanır. O an alınan derin nefes, ciğeri acıtsa da yaşamla olan bağımızı daha fazla güçlendirir. Hayat, kendimizden başlamak üzere yeryüzündeki her şey ile birlikte yeniden anlam kazanır. Yıldızlar uzak olsa da tüm ihtişamıyla gece gökyüzümüzü aydınlatır. Bizden milyarlarca ışık yılı uzak olsalar da karşılıklı bir etkileşim içerisine gireriz. İçsel, hatta fiziksel bir enerji de biz yayarız. O yıldızlardan ulaşan ışığın benliğimizde oluşturduğu duygunun gücüyle karşılıklı ışıldarız. Fakat insanın o ışıltısı gözle gözükecek derecede değildir. Ya da onu görecek göze henüz sahip değilizdir.

Bildiğiniz gibi insanın da bir ışığı, pırıltısı olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Gözle görülemezse de insan da evrendeki her canlı gibi içsel enerjisini ışık biçiminde gibi yansıtır. Peki, bu enerji dediğimiz şey nedir, nasıl açığa çıkar?

Enerji nedir, enerjinin türleri nelerdir?

En genel anlamıyla enerji, “iş yapabilme kapasitesi” olarak tanımlanır. Bir sistemin ya da çarkın durumunu değiştirebilme kabiliyeti de diyebiliriz. Güç olarak da tarif edebiliriz. Fakat burada tarif ettiğimiz güç sömürücü bir güç değildir. Etki alanı geniştir ve o alandaki her şeye nüfus eder.

Enerji çeşitli formlarda bulundur. Örneğin: mekanik enerji yani hareket, termal enerji yani ısı, elektrik enerjisi yani elektronların hareketiyle ortaya çıkan, bir noktadan diğerine akan enerji, kimyasal enerji yani atomların ve moleküllerin bağlarında depolanan potansiyel enerji, nükleer enerji yani maddenin çekirdeğinde depolanan enerji formları vardır. Enerji, bir formdan diğerine dönüşebilme kabiliyetine sahiptir. Tıpkı suyun potansiyel enerjisinin elektriğe dönüşmesi gibi.

Bilimin vardığı noktaya göre enerji yoktan var edilemez veya yok edilemez ama dönüşür. Kuantumun da enerjiye yaklaşımı aynıdır. Evrenin oluştuğu ilk andan itibaren enerjinin sabit olduğu kabul edilir.

Enerjinin temel kaynağı ise; güneş, rüzgar, su, jeotermal (yerin derinliklerindeki ısı), petrol, kömür, doğalgaz ve nükleer enerjidir. Enerji kendi içerisinde yenilenebilir enerji ve yenilenemez enerji olarak ayrışır. Bu konuya çok girmeyeceğim. Her bir tanım yeni bir açıklamayı gerekli kıldığından konun uzamaması açısından şunu belirtmek mümkün: Canlılar hayatta kalmak, büyümek ve hareket etmek için enerjiye ihtiyaç duyar. Örneğin bir ayçiçeği bitkisi, topraktan beslendiği gibi, sudan da beslenir. Fakat en önemlisi güneştir. Güneş ışığı ayçiçeğinin ana enerji kaynağıdır. Gündoğumundan günbatımına kadar ayçiçeği yüzünü güneşten ayırmaz. Dünyadaki tüm canlılar da aynıdır, enerjisini güneşten alır. Ama her canlının güneşten enerjisini alma biçimi farklıdır.

Enerji kaynağının insan üzerindeki etkisi

İnsan, güneşin ışınlarının geçtiği bitkiden meyveye, sudan ete kadar pek çok biçimde güneşten enerjisini alır. Güneş enerjisi genel olarak insanda serotonin etkisi yapar. Yani mutluluk hormonu dediğimiz şeyi oluşturur. Güneş; beyinde ve vücuttaki pek çok şeyin sinir hücrelerinin düzenli olarak fonksiyonunu yerine getirmesini sağlar. Doğru çalışan her sinir hücresi yani her sinir hücresinin doğru sinyal göndermesi bizim ruh halimizden davranışlarımıza kadar her şeyi değiştirir. Örneğin mutlu, enerjik bir insan olunca üreteci yanımız, öğrenme yanımız daha fazla artar. Yaşam kalitemiz gibi bakış açımızda ivme kazanır ve değişir. Tersi bir durum da doğrudan ruh halimizi etkiler. Sürekli mutsuz olmak, memnuniyetsiz bir ruh hali açığa çıkaracağı gibi, bu bizim çevresel, toplumsal ilişkimizi de belirler. Sürekli depresif ruh halleri, toplumsal ilişkiden, bireyin genel sağlığına kadar her şeyi bozabilir, çökertebilir. Dolayısıyla enerji dediğimiz şey öyle basit bir durum değildir ve sözüne ettiğimiz enerji de salt bedensel değildir. Beden ve ruh bütünlüğü yediğimiz yiyecekten, çevresel faktörlere, toplumsal ilişkilere kadar her şeyi içerir. Yaşamı kolaylaştırmak için kullanılan araçlar da buna dahildir.

Negatif ve pozitif enerjinin yansıması

Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” özdeyişi vardır. Bu özdeyiş salt fiziki özellikleri kast etmez. Fizik kadar ruhsal, düşünsel olarak da sağlam bir insanı tarif eder. Biz buna ahlaki- politik yaklaşım, hatta felsefik bakış açısını da ekleyebiliriz. Çünkü düşüncenin de dayandığı ahlaki-politik, kültürel, felsefik bir temel vardır. İnsanı insan kılan en önemli şey de o ahlaki-politik yapısıdır. İnsanın bu yapısını da en iyi davranışlarından, iş yapabilme kapasitesinden ve bunu bir ayna gibi yansıtma gücünden anlayabiliriz. Elbette burada sözüne ettiğimiz enerji türü pozitif, olumlu anlamdaki bir enerjidir. Altını kalın çizgilerle çizerek ifade etmek gerekirsek, negatif enerji de en az pozitif enerji kadar etkilidir ve sonuç alıcıdır. Örneğin Ortadoğu’da “nazar” denilen bir olgu vardı. Bilimsel olarak tanımlanmasa da nazar, kötü enerji demektir. Bilimsel olarak herhangi bir veri olmamakla birlikte “nazara gelen” kişi ya da kötü enerjiye maruz kalan kişi, küçük ya da büyük herhangi bir kazaya uğrayabilir. Başına türlü türlü bela gelebilir. Nazarın bir kişiden diğerine göz temasıyla geçtiğine inanılır. Göz temasında nazara uğrayan ya da kötü enerjinin etkisine giren kişi ne olduğunu tespit edemediği ruhsal, düşünsel bir darlığa düşer. Tanımlayamadığı bu kötü ruh hali nedeniyle boğulacak gibi olur. Her şey üstüne üstüne gelir. Kişi, kötü enerjinin etki alanından çıktıktan sonra bile kendine gelemez. Çünkü kötü enerji bireyi adeta hapseder. Bu nedenden dolayı olumsuz enerjinin etkisi uzun sürebilir. Bu tür durumlarda bir bardağın, camdan bir eşyanın kırılması uğrulu kabul edilir. İnançta camdan bir nesnen kırılması kötü enerjinin de kırılması ve bulunduğu mekanı terk etmesi anlamına gelir. Bunlar bilimsel olmamakla birlikte yüzlerce yıl deneyimlenerek günümüze kadar gelmiştir.

Karşılıklı pozitif enerji

Bir insanda hem negatif hem de pozitif enerji aynı anda bulunur. Fakat biri diğerinden her zaman daha ağır, daha baskın gelir. Bu kişinin düşünüş, karakter, hayata bakış açısı, çevresel ve toplumsal etkileşimiyle paralel gelişir.

Gündelik yaşamda da bir insanı tanımlarken bu iki enerji yansımasıyla tanımlarız. Eğer kişi düşüncesiyle, davranışlarıyla karşıdakini olumlu anlamda etkiliyorsa, dinamikleştiriyorsa, mutlu kılıyorsa ve aynı zamanda kendisi de bunu yaşıyorsa ortaya bir sinerji çıkar. Sinerji karşılıklı enerji akımını, birlikteliği tanımlar. Bu pozitif bir enerjidir. Her şeyden önce düşünsel bir akış söz konusudur. Ve düşünce de bir çeşit enerjidir. Üstelik de hızlı ve kolayca değişebilen ince bir enerji biçimidir. O yüzden zihinde oluşan, düşünce süzgecinden geçen her hakikat dile döküldüğü an geniş alanları, çevreleri etkisi altına alabilir. İdeolojiler böyle bir güce ve etkiye sahiptir. İnsan bu anlamıyla bedensel olarak yiyecekten, içecekten doğadan edindiği enerjiyle fiziki olarak yaşamını sürdürürken, düşünceden, ideolojiden edindiği enerjiyle de ruhunu besler, bir kimlik, aidiyet kazanır. Ahlaki-politik bir forma kavuşur. Parçası olduğu toplumla optimal dengeye geçiş yapar.

Kadın enerjisi

Gerçek anlamda evrendeki her şey bir enerjidir. Nötr haldeyken bile bir enerji söz konusudur. Mesele şudur ki, her enerji farklı bir titreşim veya frekansa sahiptir. Doğadaki her şeyi bir arada tutanda bu enerji yapılarının kendi içlerinde değişmeyen çok güçlü titreşimsel uyumudur. Toplumda bunu en iyi yansıtan kadındır. Kadının dişil enerjisi yani pozitif enerjisi, toplumsal kültürü oluşturan temel yapıtaşıdır.

Sözlük anlamıyla; “dişil enerji, kadınların yaratıcılık, şefkat, sezgi, duygusallık ve besleyicilik gibi özelliklerini ifade eden bir enerji türüdür.” Kadının regl döngüsü ve annelik, yaşamın devamlılığıyla bağlantılıdır. Dişil enerjideki denge kadınların kendilerini güçlü ve mutlu olmasını sağlar. Çünkü bu denge kadına büyük bir güç katar. Tersi durumda duygusal çöküntüye, hatta iletişim sorunlarına yol açar. Bunun adı yıkımdır. Günümüz toplumsal yapılara baktığımızda bu yıkımı tespit etmek çok güç değildir.

O açıdan kadının enerjisi hafife alınabilecek bir enerji değildir. Kadının enerjisi her şeyden önce yaratıcıdır. Örneğin sanat, müzik, edebiyat yaratıcılığın eseridir. Sezgi, empati, merhamet, besleyicilik, en önemlisi de sevgidir, hoşgörüdür. Bunlar hayatın akışına uyum ve değişime açık olmayı sağlar. İnsanı bir arada tutar, ilişkileri güçlendirebilme kabiliyetini açığa çıkarır. Tüm bunlar belli başlı kadın enerjisidir. Elbette ki dişil enerji ve eril enerji her iki cinste de bulunur. Ama dişil enerji kadında daha belirgindir. Bunun yaşam döngüsü olan regl ile direk bağı vardı. Bu bağ, kadındaki olumlu, bütünleştirici enerjiyi belki ikiye, üçe katlar, belki de daha fazlası… Ama dengeli bir yaşam için her iki cinsteki dişil enerjinin açığa çıkarılması bir zorunluluktur. Zaten bu dengedeki bozulma çevresel ve toplumsal erozyona neden olmuştur.

Dişil enerjinin dengesi hayatı dengede tutar

İşte bu noktada temel soru şudur: Kadın, enerjisinin kaçta kaçını kullanabiliyor ya da kadın, enerjisini harcayabileceği bir alan bulabiliyor mu? Her şey bir tarafa kadın enerjisinin farkında mı? Yani böyle bir bilinç ve farkındalık var mı?

Şimdi kadın enerjisi ya da dişil enerji hayatın dengesini oluştur. Yaşamla, dünya ile bağını, bağımızı sürekli hatırlatır. Fakat günümüz toplumsallığında bu enerji inkar edilmekte, görmezden gelinmektedir. Ve bu da hayatın dengesini bozmuştur. Çevresel felaket buna en iyi örnektir. İnsan ile doğa, insan ile toplum, kadın ile erkek arasındaki denge bozuma uğramıştır. Eril akıl üzerinden şekillenen bu dengesizlik sömürü, egemenlik, üstünlük ve zor ilişkilerine yol açmıştır. Doğa ile insan, kadın ile erkek arasında derin bir uçurum yaratmıştır. Kadının düşünce gücü ya da enerjisi, yaratıcılığı, sezgiselliği gasp edilmiştir. Bu nedenden dolayı bugün insanlık ciddi sorunlar, toplumsal yıkımlarla yüz yüzedir. Ekolojik yıkım dolayısıyla insan sağlığı ağırlaşmıştır. Aynı şey insan insan ilişkisi için de geçerlidir. Günümüzde insanların yüz yüze diyalogları sanal medyadaki kadar güçlü değildir.

Pek çok insan yüz yüze konuşmada, sözcülerini doğru ifade etmede ciddi sorunlar yaşamaktadır. Açıkçası konuşamamaktadır.Örneğin konuşmaların yüzde 80’ni küfür içeriklidir. Hatta bana kalırsa yüzde 90’ı böyledir. Yani yıkım ve çöküntü çok yönlüdür.

Bu durumun değişimi için dişil enerji yani kadının enerjisi çok önemlidir. Çünkü kadın enerjisi yapıcıdır, bütünleştiricidir, empatiyi içerir, yaratıcıdır, sezgiseldir. Duygu yanı ağır basar. O yüzden kadındaki dişil enerjinin dengesi önemlidir. Düşünme yetisi, yaratıcılığı, doğayla olan bağının yeniden şekillenmesi gerekir. Çünkü dişil enerjinin dengelenmesi özgüvenini artırır, duygusal sağlığını iyileştirir. Böyle bir kadının enerjisiyle değiştiremeyeceği, dönüştüremeyeceği şey yoktur. Aynı şey erkek için de geçerlidir. Yani erkek kendindeki dişil enerjiyi dengeleyebilirse şefkat, empati ve sevgi boyutunu yeniden kazanıp, güçlendirebilir. Bu da yaşamın dengesine kavuşması anlamına gelir. Yani kadın ve erkekteki dişil enerjinin dengesi mevcut ekolojik, toplumsal çöküntünün, yıkımın önüne geçebilir. Demokratik Toplum Sosyalizmi de bu temelde şekillenebilir. Bunun için de büyük bir insanlık mücadelesi şarttır. Elbette ki mücadelenin temel enerji kaynağı da dişil enerjidir. Hayatı var kılan, yaşamsal döngüyü sağlayan, ruh ve can veren dişil enerji… İnsan olmada ısrar kadının da erkeğin de dişil enerjisini açığa çıkarmasına bağlıdır. Bu dengesini bulduğunda yaşam doğru frekansa girecektir.