Değerli Yurtsever Genç Kadınlar!
Nereden Başlamalı ve Ne yapmalı? Sorularını sıklıkla kendimizi sorarak hakikat arayışına koyulmaktayız. Tam 52 yıl önce de bu arayış bu sorular ile başlatılmıştı. Bu arayışın yolculuğu kolay değildi elbette. Kimi zaman engebeli, taşlı, dağlık ve uçurumlar dolu geçerken, kimi zaman da tam pes etmeye yakın daha moralli, coşku ve aşk yoluna dönüşmüştür. Zorlukları olduğu kadar hakikat arayışı her bir zorluğa anlam yüklemiş ve kendini arama kendini bulma savaşına dönüştükçe büyük bir değere ulaşmıştır. Kaybedilen yerlere dönüş, yolu da yolcuyu da kutsal dediğimiz kavramlarla özdeşleştirmiş ve hakikatin yolcuları dediğimiz gerçekliği açığa çıkartmıştır. Bu yolculukta kaybedenleri tanıdık ve tanıdıkça kaybedenlerin esasında biz olduğunu gördük. Yine, kazananlara şahitlik ettik ve onları gördükçe bize kazandırdıklarına layık olmaya çalıştık. Ve tabi kaybettirenleri tanıdık, gördük ve de yüzleştik. Ve de yüzleşiyoruz. Hem de kıran kırana dediğimiz bir savaş tarzıyla. Bu yolculuk beraberinde bir toplumsallığı, bir hakikati ve her birimizde can, ruh veren bir ideolojiye dönüştü. Yolcu olduğumuz yolda her defasında kendimize döndük ve tarihten, doğadan, anlamdan kopuk olmadığımız görüldü. Kendimizle yüzleştik, kavga ettik ve inşa etmeye başladık. Yitirilen değerler kazanıldıkça anlam dediğimiz bütün değerler böylece varlığına kavuştu. Büyük bir başarı hareketi olan özgürlük hareketimiz bir öze dönüşün ve var olmanın adı olarak tüm insanlık tarihine eşi benzeri görülmemiş bir özgürlük ideolojisine dönüştü.
52 yıl önce kendi olma savaşı Kürt varlığı sorununu ortadan kaldırdığı gibi, Kürt kadınları öncülüğün de evrenselleşen bir mücadeleyi açığa çıkartmıştır. Kendi olma savaşı, Kürt varlığını, kadın varlığını ve ezilen tüm hakların mücadelesinin sonucudur. Toplumsal değer dediğimiz gerçeklikte bu şekilde açığa çıkmaktadır. Yarım asırlık mücadele sonucunda varlığını kabul ettirme, bu direnişi göstermede, binlerce şehidimizin kanı ve verilen bedeller var. Bir halkın alın teri var. Büyük bir çaba ve emek boyutu var. Bu başarı Zap ve Avaşin de direnen yoldaşların başarısıdır. Bizler açısından anlamamız, bilmemiz ve kavramamız gereken esas da bu olmaktadır.
Önderliğimiz bu süreci tek taraflı inisiyatifi ile geliştirmiştir ve büyük bir mücadele içinde olduğunu unutmamalıyız. Önder Apo ile görüşmelerin yapılması bu anlamda bizler de yanılgılara yol açmamalıdır. Önderliğimiz bu sürecin gelişmesi için hiç durmadan çabalamakta, paradigma eksenin de uğraşmaktadır. Bu anlam da her şeyi Önderlikten bekleyen, zamana erteleyen, “bakalım ne olacak”, anlayışları ile sonuç alamayacağımızı ve devlet oyunlarını bozamayacağımız bilinmelidir. Önderliğin uygulayıcısı olmamız ve hiç durmadan Önderlik temposu ile çalışmamız gerekir. Bu anlam da esas çalışmamız Önderliğimizin fiziki özgürlüğü olmaktadır. Tüm çalışmalarımızın merkezine Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü koymalıyız. Önderliğimizin fiziki özgürlüğü, kadınların, gençlerin, halkların, inançların özgürlüğüdür. Önderliğimizin fiziki özgürlüğü, demokratik, sosyalist bir toplumun yaratımıdır. Bu bir talep değil, ısrarla mücadelesini yürüteceğimiz ve asla vazgeçmeyeceğimiz yaşam ve varlık gerekçemiz olmaktadır. Yurtsever Apocu genç kadınlar olarak bu anlamda bekleyen ve sürüklenen konumdan çıkıp, bir aciliyet olarak yoğun çalışma ve eylemler ile Önderliğimizin fiziki özgürlüğü için mücadele etmeliyiz.
Yine kadın ve gençlik hareketleri olarak büyük bir şans, miras, deneyim ve tecrübenin sahipleriyiz. Hiçbir tarihte görülmemiş, hiçbir öncünün gerçekleştirmediğini Önder Apo gerçekleştirmiş ve bu kutsal mirası, toplumsal değerler bütünlüğünü korumamızı ve özgürlükçü çıkışlar yapmamızı istemektedir. Bu mirası sahiplenmek, layık olmak elbette kolay değildir. Bu tarihi görevi üstlenmek, öncülük etmek ve kendine rol vermek çok zor da değildir. “Her anlam bir anlamsızlıktan doğar” diye belirtmektedir Önder Apo. Tıkanmalarımız, zorlanmalarımız, boyun eğmelerimiz, özgüven yitimlerimiz vb. kastik katilin yaratmış, kabul ettirmiş olduğu tüm bu özellikler bir anlamsızlığı ifade etmektedir. Bireyselliği, bencilliği, köle-efendi ilişkisini, iktidarcılığı, katliamı getirmektedir. Bu anlamsızlığa karşı anlam savaşını başlatmakta bizler için esas görev olduğu gibi, doğru ve güzel yaşama kararını vermenin adı olmuş ve olmaktadır. Özgürlükçü çıkışlar da bu şekilde açığa çıkacaktır.
Genç Kadın Komünalitenin Esas Gücü Olacak,
Komünsüz Hiç Kimseyi Bırakmayacak!
Önderliğimiz toplumsallığın öncülüğünü yapma, direnme ve bizlere büyük bir direniş kültürünü verme ile de yetinmedi. Yeni süreci nasıl ele alacağımızı, özgür çıkışlarla nasıl çalışma yürüteceğimizi ve nasıl katılacağımızı en ince ayrıntılarına kadar bizlere anlatmaktadır. Dünyadan izole edilmiş küçücük bir adada bunu yapmaktadır. Kadınların, gençlerin, halkların, inançların tüm sorunlarına, büyük çözümler bulmakta ve tek taraflı inisiyatifi ile başlattığı ve yürüttüğü süreçte özgürce çıkışları ve çözümleri yaratmaktadır. Değişim ve dönüşümü inşa etmektedir. Bu anlam da bizlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Önderlik dört Nisan mesajın da “her yerde örgütlenin ve herkesi örgütleyin” göreviyle bizleri sorumlu kılmış ve bu görevimizi yerine getirmezsek büyük eleştireceğini, hesap soracağını belirtmiştir. Bunun ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Kadın ve gençlik öncüdür sözü bir slogan değil, bir yaşam tarzıdır. Pratik istemektedir. Enerji ve güç istemektedir. Herkesten daha fazla çalışma yürütmeyi, emek harcamayı, radikal olmayı gerektirmektedir. Bunu başkalarından bekleme de kendi gücünü inkar etme, aldatma olur. Fakat dikkat edelim, yine Önderlik bizleri sürüklemekte ve aktifleştirmektedir. Pasif, edilgen, inisiyatifsiz, sürekli bekleme konumunda olan ve en önemlisi de örgütlü olmama durumumuza müdahale etmektedir. Yüzümüzü yine kendimize döndürtüp, kendimizi inşa etmemizi istemektedir.
Komünal yaşam bu anlamda kendini örgütleme, kendini oluşturma, inşa etmedir. Tarih bilincinin yaratılması ve toplumsal değerler bütünlüğümüzü, toplumsal hafıza ve kültürü inşa etmedir. Toplumdan, değerlerden, tarihten ve kültürden kopan, uzaklaşan her bir kadın ve gençte bu gerçekliği inşa etme de komünleşme anlamına gelmektedir. Kolektif akıl, yurtseverlik ölçüleri, etik ve estetik ölçüleri yaşama ve yaşatma anlamına gelmektedir. Bu anlamda ahlaki ve politik yaşam dediğimiz, özgürce yaşama ve özgür düşünceyi kendinde yaratma mücadelesi verme bir hayal değildir. Bir hayal, ütopya olsa dahi gerçekleştirecek kadar yakın ve gerçektir. Bu anlamda komün yaşamı soyut değildir. Yaşam sistemini örgütleme, tarihselliği kendinde yaratma, kendi özüne kavuşma çok somut bir gerçekliği ifade etmektedir. Dikkat edelim esas ihtiyacımız olan da budur. Büyük bir kadın ve gençlik potansiyeline sahip olmak önemlidir fakat bunu anlamlı kılacak olan ne kadar örgütlediğimiz, eğittiğimiz ve komün yaşamını yaratmamızdır. Yoksa potansiyel bir güç, en dipleri de yaşayabilir en büyük yüceliği de. Bunu kanalize edecek olan da yurtsever, sosyalist, devrimci genç kadınlardır.
Önderliğimiz felsefe masası adını verdiği komünü kök hücre haline getirdi. İmralı adasında felsefe masasını örgütleyerek bizlere öncülük etmektedir. İmralı gibi bir soykırım sisteminde Önderliğimiz en zor denileni başardı. Ve hiç aklımıza gelmeyecek, inanmayacağımız hayal dediklerimizi düşünce gücü ve pratiği ile en somutunda gerçekleştirmektedir. Komün değilsek, komünlerimiz yok ise toplumdan kopuğuz demektir. Yine bir kurum açma ve içinin bomboş olması ise hiç değildir. Komün bir mahallenin tüm sorunlarını çözümleyecek, öz savunmasını geliştirecek, fikir gücünü açığa çıkartacak, kendi iradesini açığa çıkartacak, özgür düşünce ve özgür ilişkinin yaratılacağı yerlerdir. Özel de genç kadın komünleri; tarih, felsefe, sosyoloji, kültür, edebiyat vb. tüm alanlarda akademik çalışmalar yürütmeli ve genç kadınların ihtiyaçlarına göre bu örgütlenmeye gitmelidir. Bu anlamda komün örgütlenmesi demek her türlü bireysel, bencil, kalıpçı, şiddet ve kastik katil sistemine karşı en radikal eleştirileri geliştiren ve tüketime karşı üretimi, çözümsüzlüğe karşı çözüm gücünü açığa çıkartma anlamına gelmektedir. Binlerce komün ile bu çalışmaya başlamaktan çok belirlenen pilot bölgeler ile yaşamımızı genç kadın öncülüğünde örgütlemeye başlamalıyız. Komün örgütlenmesi tıpkı bir ağaç gibidir. Kuruyan, topraksız kalan, susuz kalan alanlarımızı canlandırmak en kutsal görev değil de nedir? Bir ağacın ekimi, bir ağaca verdiğimiz değer, emek onu güzelleştirir büyütür ve meyvesini de verir. Düşünelim bir de bizim yaşam ağacımız dediğimiz komünlerimiz sadece bir meyve değil, onlarca meyve verecek ve canlılığı kazandıracaktır yaşamımıza.
Önder Apo; “Felsefe masamızda ısrarla bir konunun üzerinde durdum: Komünsüz özgür bir kadının olamayacağı bilinmelidir. Her yere kadın komünleri inşa edilebilir. Yaşamın olmazsa olmaz değeri komündür. Kadın eşittir komünalliktir. Kadın, Tanrıça İnanna’nın elinden alınan değerleri yeniden kazanmak istiyorsa, bunun vazgeçilmez aracı demokratik komündür.” Diye belirtmektedir. Örgütleyeceğimiz her komün öze dönüşün adı ve 30.000 yıllık kastik katil sistemden intikam alma olmaktadır. Bizden çalınan, zorla alınan, yitirilen tüm ana tanrıça özelliklerinin kazanımı olmaktadır. Bu anlamda da Önderliğimizin kaybet kaybet ten, kazan kazan ilkesi demokratik komünler ile yaşam bulacaktır. Özgürlük hareketimiz bu kaybedişi kadın şahsında varlığa dönüştürdü. Komün yaşamı da, bu varlığın beden bulması ve özgürleşmesidir ki, komün de bunun yaratımı anlamına gelmektedir. Komün yaşam tarzı, kendini yeniden yaratma ve geleceği özgür temel de inşa etmek olurken öncelikli yanı da tarihi doğru bilmek, bilince çıkartmak, bu temelde kendini tarihsel toplumun bireyi olarak çözümlemeye tabi tutmaktır. Tüm genç kadınları bu anlamda örgütlemeli ve komünsüz bir genç kadın bile bırakmadan seferberlik ruhuyla komün yaşamına öncülük etmeliyiz.
Değerli Yurtsever Genç Kadınlar;
Yurtsever genç kadınlar olarak atölye çalışmalarından, eğitimlere, kültürel çalışmalardan, ekolojik çalışmalara kadar bir bütünen yaşamı örgütlemeliyiz. Özel de Önderliğimizin politik rapor çerçevesinde değerlendirdiği tüm konuları, demokratik toplum çağrısını doğru anlamak, anlatmak, kavratmak ve pratikleştirmek gerekir. Bu anlamda eğitim çalışmaları büyük bir öneme sahip olmaktadır. Özgür düşünceyi geliştirmeden, pratik anlamda da özgürlüğü inşa edemeyiz. Bu anlamda yoğun eğitim çalışmalarıyla kadınları, gençleri, halkımızı bilinçlendirmeliyiz. Önderliğimiz kadın tarihini yeniden ele alışını çok açık bir şekilde bizlere vermektedir. Ana kadın kültürü, saray kadını kültürü, sati kültürü ve özgür kadın kültürü olarak tanımlamaktadır. Önderliğimiz bu ve benzer konularda tartışmamızı, bilginin özüne ulaşmamızı ve toplumda özgürleşme adımlarımızı artırmamızı istemektedir. Atölye ve eğitim çalışmaları ile toplumsal tarihten günümüze kadın tarihin de derinleşmemiz ve bu anlamda da bilinçlenme ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeliyiz.
Önderliğin bu süreçte en fazla gündemimize koyduğu bir diğer konu da enternasyonal çalışmalar olmaktadır. Bakur ve Türkiye’li genç kadınlar olarak tüm inanç, ulus ve halklardan genç kadınların örgütlülüğünü hedefimize koymalı ve bu çalışmanın öncülüğünü yapmalıyız. Önderliğimiz, evrensel Önderliğe ulaşmıştır. Bu anlamda Önderliği tüm kadınlara ve gençlere anlatmak, tanıtmak bizler için en kutsal görev olmaktadır. Halkların, inançların birlikte yaşayacağı demokratik komünler birliği genç kadın öncülüğünde somutlaşacak ve gelişecektir. Kendimize güvenir, aşk ve heyecanla bunun yürütücüsü olursak tarihsel hesaplaşma özgürlük ile taçlanacaktır.
Önder Apo ile birlikte; özgürlük yürüyüşü yapacağımız, derelere ve topraklara özgürce bakıp koklayacağımız, dünyanın heyecanını yaşayacağımız, özgürce bir bakış, özgürce bir ruh, derince bir anlamla, evreni ve göğü anlayacağımız, toprağın kokusunu alacağımız, insanlarla özgürce ilişkiler geliştireceğimiz, çocuklarla buluşacağımız, kadınlarla özgürce buluşacağımız, tanrıçanın dile getirdiği mücadelenin karşılığı olan dünyaya özgürce bakacağımız günler şah damarımız kadar yakın bizlere.